AD ASTRA PER ASPERA

 

 

 

 

 

 

 

Pazar, Ekim 01, 2006
"http://static.flickr.com/45/144880225_77cd3af1e2_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere
saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.
Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...
Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.
Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...
Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak...
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her
mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz
duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.
Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki.
Olsaydın avuçlarım terlemezdi...
Isırmazdım dilimin ucunu...
Özlemezdim seni yanımdayken...
Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten.
Islanmazdım yağmurlarda...
Yıldızlara aya dert yanmaz,
böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten
ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...

YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...
(Can YÜCEL)
 
posted by S.Gabriel at 4:00 ÖÖ | 0 comments
Perşembe, Eylül 21, 2006
"http://static.flickr.com/25/248860944_d4dbcbce8a_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

Uzun zaman önce; dünya yaratılmadan, insanlar, dünyaya ayak basmadan

önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette
dolanıyorlarmış. Bir gün, toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın
oturuyorlarken, Saflık, ortaya bir fikir atmış: "Neden saklambaç oynamıyoruz?"
Hepsi, bu fikri beğenmis ve hemen çılgın Çılgınlık, bağırmış: "Ben ebe olmak
ve saymak istiyorum, Ben ebe olmak istiyorum!" Başka hiç kimse, Çılgınlığı
arayacak kadar çıldırmadığı için, Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya
başlamış, 1, 2, 3 ....Çılgınlık saydıkça, iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer
aramışlar.Şefkat, Ay'ın boynuzuna asılmış;İhanet, çöp yığınının içine girmiş;
Sevgi, bulutların arasına kıvrılmış;Yalan, bir taşın altına saklanacağını söylemiş
ama yalan söylemiş, çünkü gölün dibine saklanmış;Tutku, dünyanın merkezine
gitmiş;Para hırsı, bir çuvalın içine girerken, çuvalı yırtmış.Çılgınlık, saymaya
devam etmiş, 79, 80, 81, 82..... Aşkın dışında, bütün iyi huylar ve kötü huylar,
o ana kadar zaten saklanmış. Aşk, kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da
bilmiyormuş. Bu, bizi şaşırtmamalı; çünkü hepimiz, Aşkı saklamanın ne kadar
zor olduğunu biliriz.Çılgınlık, 95, 96, 97... 'ye gelmiş ve 100'e vardığı anda,
Aşk sıçrayıp, güllerin arasına girmiş ve saklanmış.Çılgınlık bağırmış
"Sağım solum sobedir, geliyorum!", ve arkasını döndüğünde, ilk önce Tembelliği
görmüş, o ayaktaymış, çünkü saklanacak enerjisi yokmuş. Sonra Şefkat'i,
ayın boynuzunda görmüş, ve İhaneti çöplerin arasında; Sevgiyi, bulutların
arasında; Yalanı, gölün dibinde, ve Tutkuyu, dünyanın merkezinde, hepsini
birer birer bulmuş, sadece biri hariç.Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış, en son
saklı huyu bulamamış, derken Haset, bulunamadığı için haset duyarak,
Çılgınlığın kulağına fısıldamış: "Aşkı bulamıyorsun, O, güllerin arasında
saklanıyor."Çılgınlık, çatal seklinde tahta bir sopa almış, güllerin arasına
çılgınca saplamış, saplamış, saplamış, ta ki yürek burkan bir haykırma onu
durdurana kadar. Ve haykırıştan sonra, Aşk elleriyle yüzünü kapayarak
ortaya çıkmış, parmaklarının arasından, iki sicim gibi kan akıyormuş,
gözlerinden. Çılgınlık, Aşkı bulmak için heyecandan, Aşkın gözlerini, çatal
sopa ile kör etmiş. "Ne yaptım ben? Ne yaptım ben? diye bağırmış.
"Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?"Aşk cevap vermiş, "Gözlerimi geri
veremezsin. Ama benim için bir şey yapmak istersen, benim
kılavuzum olabilirsin."Ve o günden beri, Aşkın gözü kördür ve her zaman
Çılgınlık yanındadır...
 
posted by S.Gabriel at 10:25 ÖÖ | 0 comments
Salı, Eylül 12, 2006
Vampir Efsanesine farklı bi bakış...
.................................................................................................................................
Tarihin ilk zamanlarında, Adem ve Havva evlendi ve 3 tane oğulları oldu.
Caine,Abel ve Seth.İlk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi.Onları suladı ve
büyüttü, hayat verdi.İkinci doğan Abel hayvanlara baktı.Onları besledi ve
büyüttü. Bir gün Adem iki oğluna şöyle dedi."Caine,Abel; Yukardaki için
birer kurban gerekli..."
Caine,Yukardaki için en tatlı meyvalarını, en olgun bitkilerini getirdi.
Abel,Yukardaki için en genç,en güçlü hayvanını getirdi.
İki kardeşte kurbanlarını Adem'in altar'ına koydular ve ateşe verdiler.
Duman onları yavaşça yukarı doğru götürdü. Abel'in kurbanı tatlı bir koku
yaydı ve kabul edildi.Caine'inki ise kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde
azarlandı. İlk doğan ağlamaya başladı, gece gündüz Yukarıdaki'ne dua etti.
Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç
hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının
istenmeyeceğini biliyordu.
Abel şöyle dedi: "Caine, neden bir kurban getirmedin?"
İlk doğan gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu
kurban etti, hayatta en çok sevdiği şeyi...

"http://static.flickr.com/88/241601482_a3fc18a601_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

Yukardaki onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti.Caine
karanlıkta yanlız kalmıştı.Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu...
Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi.Siyahlar içinde bir kadın Caine'e doğru
yaklaştı:
"Hikaye'ni biliyorum, Nod'lu Caine. Açsın,bende yemek var.Üşüyorsun,
bende kıyafetler var.Üzgünsün,bende rahatlık var."
"Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin?
Neden besleyesin?"
"Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukardakine karşı geldim ve özgürlüğü
karanlıklarda buldum.Ben Lilith'im.
Bir zamanlar bende üşüyordum.Benim için sıcaklık yoktu.Bir zamanlar bende
açtım,benim için yemek yoktu.Bir zamanlar bende üzgündüm, benim için
rahatlık yoktu..."
Lilith Caine'i ağırladı ve onu besledi,rahatlattı.Caine onun evinde bir süre
kaldı ve birgün ona sordu:
"Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nası kıyafetler yarattın? Nası
yiyeceklerini yetiştirdin?"
Lilith gülümsedi ve cevap verdi:
"Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum."
"Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var.Bende kendi evimi,
giysilerimi,yiyeceklerimi yaratmalıyım."
"Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından
lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin."
"Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm,
ama senin kölen olarak yaşayamam."
Lilith Caine'i seviyordu.Bunun olmasını istemesede Caine'in istediğini yaptı
ve Caine'i uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine'e içirdi.
Caine Abyss'e düştü, o kadar uzun süre düştüki bu ona sonsuzluk gibi geldi.
Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.
Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael,
Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi:
"Adem ve Havvanın oğlu,suçun büyük ama babamın bağışlıyıcılığı da çok
büyük. O seni affetti."
Caine cevap verdi;
"Yukardaki'nin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde
yaşayabilirim!." ve reddetti.
Ve Michael ona ilk lanetini verdi:
"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak.
Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."
O gecenin sabahında,ufuktan Raphael göründü.Güneşin koruyucusu.
Caine'e şöyle dedi :
"Adem'in oğlu,Havva'nın oğlu, kardeşin Abel cennetten senin günahlarını
affetti.Tanrının bağışlamasını kabul etmeyecek misin?"
Caine cevap verdi:
"Abel'ın bağışlaması bir şey ifade etmez.Ancak ben kendimi affedebilirsem
gerçekten affolmuş sayılırım!." ve reddetti.
Ve Raphael ona ikinci lanetini verdi:
"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve senin çocukların gün doğuşundan
korkacak.Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak.Şimdi git ve karanlık bir
yere saklan,güneşin gazabını hissetmemek için."
Caine kaçtı ve karanlık bir mağraya saklandı ve orda uyudu.Uyandığında
ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu.
Caine'e şöyle dedi:
"Adem'in oğlu,Havva'nın oğlu,Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı,
kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul."
Caine cevap verdi :
"Tanrının bağışlamasıyla değil,kendi bağışlamamla yaşayacağım.
Ben benim. Yaptıklarımı yaptım.Bu asla değişmeyecek!"
Ve Tanrının kendisi,Uriel'ın ağzından Caine'a son lanetini verdi:
"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar.
Sadece kan içecekler.Sadece kül yiyecekler.Ölümde olacakları gibi olacaklar,
ama ölmeyecekler ve hep yaşayacaklar.Son günlere kadar dokunduğunuz
her şey yok olacak."
Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı. Gözlerinden kan geldi. Bu gelen kanı bir
kabın içine doldurdu ve içti.
Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu, ve ona şöyle dedi:
"Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu. Babamın bağışlayıcılığı bildiğinden çok daha
büyük.Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı Bu yola "Golconda" diyeceksin.
Çocuklarına ondan bahset,çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta
yürüyebileceksiniz."
 
posted by S.Gabriel at 6:33 ÖS | 0 comments
Cuma, Eylül 01, 2006
"http://static.flickr.com/94/231162749_acea99b81f_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

SEN SOĞUK KIŞ GÜNEŞİNE BAKARKEN
ÇÖL ATEŞİ YAKACAK BENİ...
MESAFELERE DOLANACAK İKLİMLER
AYRI AYRI YERLERDE,
BAŞKA İNSANLAR,
BAŞKA NEFESLER,
AMA HEP UYKUSUZ GECELER...

BİR KİBRİT ALEVİ SENİ TUTUŞTURUYOR,
ÖYLE DELİ BİR SICAKKİ BU HERŞEYİ YAKIYOR
 
posted by S.Gabriel at 9:41 ÖS | 0 comments
Pazartesi, Mayıs 22, 2006
"http://www.myshangri-la.com/images/JadeDragon4.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

"Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır

Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağbaşları kadar yalnızım
Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin..."

(Attila İlhan)
 
posted by S.Gabriel at 6:36 ÖÖ | 0 comments
"http://static.flickr.com/48/150899275_b2d0cb4c83_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

"Uyandırın anamı

Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri
Arkadaşlarım duysun
Kardeşim bunu bilsin
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın günaşırı
Dönemem belki geri
Korulara söyleyin
Dağlara asmalara
Baygın çocukluğumun
Çınladığı kırlara
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Gelsinler anılarım
Uğurlasınlar beni
Sadece sevdiğime
Söylemeyin duymasın
O kadar körpe ki kalbi
Bilmiyor yitirmeyi
Söylemeyin bu akşam
Sevdiğim ağlamasın."

(NİHAT BEHRAM)
 
posted by S.Gabriel at 6:33 ÖÖ | 0 comments
http://static.flickr.com/47/150886643_ce6ad41743_o.gif

"Bilerek mi yanına almadın giderken

başının yastıkta bıraktığı çukuru
Güveniyordum oysa ben sevgimize
Vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan bana kalan
çukur..."

(Sunay Akın)
 
posted by S.Gabriel at 6:09 ÖÖ | 0 comments
Cuma, Mayıs 19, 2006
"http://static.flickr.com/53/149413722_2243dfc696_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.


"Tek bir haber bile gelmese uzaklardan
Saçma da olsa bekleyişin
Yalnız sen olsan da bekleyen beni
Bekle beni
Bırak beklemekten usanmış dostlarım
Öldüğümü sansınlar benim
İçme anılar gibi acı
İçme sakın o şaraptan
Yağmurlar içinde bekle beni, karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle beni, kimseler beklemezken bekle."

(Konstantin SIMONOV)
 
posted by S.Gabriel at 10:25 ÖS | 0 comments
http://static.flickr.com/54/149405255_048dd00301_o.jpg

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

(William Shakespeare)
 
posted by S.Gabriel at 10:03 ÖS | 0 comments
"http://static.flickr.com/45/149075773_08ede3a9de_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

"Fırtınada Yürürken Sen
Başını Olabildiğince Yükseğe Kaldır
Ve Sakın Korkma Karanlıktan
Sonunda Fırtınanın
Altın Bir Gök Var
Ve Neşenin Tatlı Gümüş Şarkısı
Yürü,Rüzgara Doğru
Yürü ,Yağmura Doğru
Rüyaların Parçalanıp Sürüklense de
Yürü.Yüreğindeki Umutla
Asla Yalnız Yürümeyeceksin
Asla Yalnız Yürümeyeceksin "
(Joseph WISDRIGHT
)
 
posted by S.Gabriel at 6:28 ÖÖ | 0 comments
Çarşamba, Mayıs 17, 2006
http://img225.imageshack.us/img225/162/theredangelofdeath700s3by.jpg

İki bıçak seç kendine

Biri yaralamak için
Biri öldürmek
Pusu kur gözleri
Karanlık gölgesine
Biri sevmek için
Biri ihanet
İki yürek seç kendine
Biri yaşamak için
Biri gizlenmek
Bir korkak, bir kaçak, bir firar
Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk
İçimdeki bıçak bir kere daha dönüyor
Olduğu yerde
Kalırsan sel basar yataklarımı
Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde
Kimi zamanlar olur sevgilim
İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme
(MURATHAN MUNGAN)
 
posted by S.Gabriel at 9:54 ÖÖ | 0 comments