AD ASTRA PER ASPERA

 

 

 

 

 

 

 

Cuma, Şubat 10, 2006
Osmanlı Padişahlarının Ölüm sebepleri;

I. Osman Felç/Nikris
Orhan Depresyon
I. Murad Suikast
I. Beyazid İntihar(zehir)
I. Mehmed Dizanteri/Zehir
II. Murad Felç
II. Mehmed Nikris/Zehir
II. Beyazid Suikast
I. Selim Kanser
I. Süleyman Felç
II. Selim Çarpma/Alkol
III. Murad Felç/Taş
III. Mehmed Depresyon/Felç
I. Ahmed Tifüs
I. Mustafa Zihinsel Hastalık
II. Osman İdam
IV. Murad Siroz
İbrahim İdam
IV. Mehmed Zehir
II. Süleyman Zayıflık
II. Ahmed Depresyon/Felç
II. Mustafa Zayıflık
III. Ahmed Zehir
I. Mahmud Felç
III. Osman Felç
III. Mustafa Kalp Yetmezliği
I. Abdulhamid Felç
III. Selim İdam
IV. Mustafa İdam
II. Mahmud Siroz
I. Abdulmecid Tüberküloz
Abdulaziz İntihar süsü
V. Murad Diyabet
II. Abdulhamid Kalp Yetmezliği
V. Mehmed Kalp Yetmezliği
VI. Mehmed Kalp Yetmezliği
II. Abdülmecid Kalp Yetmezliği

Hayli ilginç sanırım çoğu eceliyle ölememiş, bir komplo kokusu alıyorum
 
posted by S.Gabriel at 10:07 ÖS | 0 comments
Perşembe, Şubat 09, 2006
MUM AKŞAMLARI

Bir mum yak karanlığa.
hem de bugün,

hadi şimdi!..
aydınlanacak resim çerçeve.
doluşacak içeriye umutların.
göreceksin ki her mum yakışında,
daha bir seveceksin yaşamı.
daha bir seveceksin karanlıkları.
.
olmasaydı karanlıklar,
belki de hiç olmayacaktı bu mumlar.
ve düşünü bile kuramayacaktın;
umudun, sevdanın.
hasretin acısını gömemeyecektin,
karanlığın ta kalbine..
.
bir mum yak karanlığa.
hadi şimdi!..
bırak küfretmeyi aynalara.
aldırma sen,
dünyanın yalanlarına.
gecenin bu mum kokan karanlığında,
aç pencereni,
bağır bağırabildiğin kadar.
kaldırımlar duysun,
duysun sokak lambaları.
yıkılmadım, ayaktayım deyişlerini...
.
sevme di mi seni?
dokunmadı mı yüreğinin köşebentlerine?
bırak!..
bırak sevmesin seni.
ve sen bir mum da onun için yak.
ama yakma kendini...
.
zamanla alışacaksın mumlara.
güneş alnının çatına vururken;
terler akarken yanaklarına.
sen yine de yakmak isteyceksin mumları.
ama sabretmelisin!
bilmelisin ki,
akşama daha çok var
 
posted by S.Gabriel at 6:29 ÖS | 0 comments
HASRET

Hasret ışıklarını söndürmüş bir geminin okayanusun karanlığında ağır yol

gidişidir.Özlemek sözcüğü yanında tüy gibi hafif kalır.Hasret o ışıkları sönük
geminin pruvasında tek başına ünlem gibi dikilen isimsiz tayfanın yalnızlığıdır.
Gecenin rüzğarı hayallerini savurur, her öfke bir umutsuzluğa denk düşer.
Bütün aynalarda aynalarda yanlış yüzler, uzaklarda bir deprem uğultusu,
saatler infilak eder, çılgınlık ömrümüzün en büyük zarureti.

Hasret pişmanlığın içimizde uzayan gölgesidir, hırçın ve asi bir tutkunun hiç
söylenmemiş ismi. Uçsuz göklerin son parlak yıldızıdır hasret, karanlıkların
içinden büyük bir hızla kayıp gider, düştüğü son yer mutlaka bir başka
insanın yüreği bazende içli ve derin bir ney sesi. Tıpkı o büyük ustanın
dediği gibi “İnsan ney dinlerken ölebilir”
 
posted by S.Gabriel at 6:27 ÖS | 0 comments
KURBAN

Üç kurbandılar
Birinciyi kestiler,
İkinciyi keserken üçüncü kaçmaya başladı,
Üstüne çullanıp oracıkta gırtlakladılar.
İşte ben ondan yedim
TADINDA YAŞAM VARDI......
 
posted by S.Gabriel at 6:25 ÖS | 0 comments
Perşembe, Şubat 02, 2006
RUHALTI MEKTUPLARI - 2

"http://static.flickr.com/40/94309716_dd16869c62_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

Dün gece sensizliği anlatmaya çalıştım, sanırım bunu bile başaramadım

deniz mavisi gözlerin geldi aklıma ve gözlerinde boğulduğum geceler.
Biliyormusun sen yatakta uyurken ben hep seni izlerdim senin yanında
bir dakika bile gözlerimi kapatmadım, hep korktum gitmenden hep
ürperdim bu düşünceyle. Sabahın ilk ışıkları saçlarına vurduğunda bir
hayal denizindeymişcesine dalıp gittim derinlere... Sen ise her sabah
kalktığında gözlerimin kan kırmızısı olduğunu söylerdin ve her sabah
sorardın "neden uyumadın?" hep yalanlar uydurdum sana saçma
sebepler söyledim, hiç bilmedin neden uyuyamadığımı seni korkmadan
yalnızca kendimce yaşabilmek için her gece uykumdan olduğumu hiç
bilemedin. Bazen isyan ederdin "sevgi sövcüklerin nerede" diye keşke
her gece kulağına fısıldadığım şeyleri yüzünede söyleyecek cesaretim
olsaydı. Seni ne kadar sevdiğimi hiçbir zaman anlatamadım, zaten
anlatsamda inanmazdın. Şimdi düşünüyorum o eski günleri aklıma
ağladığın anlar geliyor, yeryüzünde senden başka kimseye ağlamak bu
kadar yakışmıyordu, sanırım sende biliyordun bunu bu yüzden ağlamak
için fırsat kolluyordun. Gözlerinin mavisi bir anda parlıyordu yanaklarının
pembeliğinde göz yaşları gül yaprakları gibi duruyordu, hele o iç çekişlerin
yokmu sanki ağlamamak için kendini sıkan bir çocuk gibi oluyordun.
Yüzün güldüğündeyse baharı anlatmak için kelime aramazdım, tüm
renklerinle seni yaşardım bahar yerine.
Hatırlarmısın bizim şarkımızı hani sen çok severdin, bu şarkıyı daha ilk
mırıldandığımda sarılarak ağlamıştın bana...

http://static.flickr.com/33/94309714_c056548754_o.jpg

"Ah yabanım benim,

Yaban bakışlım
Dağınık saçlım
İsyankarım.
Akşamdan kalmış sarhoşluğum,
Kara sevdaya tutulduğum
Ah yabanım benim....
Ah yabanım benim
Şarkım seğahım
İstabul yüzlüm,
Günahkarım.
Toz mavi günler paylaştığım,
Hayat kadar çok alıştığım
Ah yabanım benim....
Kar yarası gibi,
Yüzüm acır bak
Günahım varsa,
Tövbekarım.
Karmışıklığına bulaştığım
Ölüm kadar çok alıştığım
Ahh yabanım benim"

Sana seni anlatmak değil istediğim, sana bendeki seni anlatmak her ne
kadar geç olsada. Birgün ölmeden önce bunları bil istedim ve bilmeni
istediğim son şey kardelenim yaşadığım en güzel anlar hep seninle oldu.

"http://static.flickr.com/26/94309715_ceca3c4e0e_o.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

"Yine aylardan kasım,
Sanki sende kaldı bir yarım...."
 
posted by S.Gabriel at 1:45 ÖÖ | 0 comments